Başka insanlar tarafından zaman zaman kullanıldığınızı hissediyor musunuz?
Bu kullanılmışlık hissi bazen en yakın ve samimi bulduğunuz kişilerden de kaynaklanıyor mu?
Sizi sanki işlerini yaptırmak için kullandıkları bir objeymiş gibi hissediyor musunuz?
Kimimiz hayatımızda yaptığımız iyiliklerin karşılığını göremediğinden, iyi niyetlerimizin suistimal edildiğinden veya fedakarlıklarda bulunan tarafın hep kendimiz olduğundan yakınırız. Bu durumdan sürekli şikayet ederiz ama sesimizi asıl bizi duyması gereken kişilere hiç ulaştıramayız.
Peki biz nerede yanlış yapıyoruz?
Bu durumun altında birçok farklı faktör olabilir ama en temel olarak, bizi bu döngünün içine sürükleyen şeyin aslında bizim kendi davranışlarımız olduğunu ilk olarak bilmemiz gerekiyor.
- En çok yapılan hatalardan birisi sınırlarımızı çizememek veya sınırlarımız aşılsa dahi buna yeterince tepki göstermemektir. Sınırlarımızın olması ve bu sınırları koruyabilmek aslında kişinin kendine olan saygısı ve kendine verdiği değerle alakalı değil midir? Kendinizi lütfen sorgulayın. Bu alanda kendinizle ilgili kurduğunuz cümlelere kulak verin. Keşfedin.
- Bir diğer hata, yaşanan bir olayda her iki tarafın da kendine ait bir sorumluluğunun olduğu gerçeğinin unutulmasıdır. Negatif olaylarda tüm sorumlunun kendisi olduğuna inan kişiler, hep kendilerini suçlar ve sürekli olarak bir şeyleri yanlış yaptıklarına kendilerini inandırırlar. Öz şefkatleri o kadar azalır ki, çevrelerindeki hiç kimse onunla, onun kendisiyle konuştuğu gibi yaralayıcı, sevgisiz ve aşağılayıcı konuşmamaktadır. Gerçekten de böyle mi hissediyorsun? Bu cümleleri mi kuruyorsun kendine?
- Kimi zaman da sevilmeme, red edilme, dışlanma kaygılarıyla hareket ederek, aşırı fedakarlık ve sürekli verici davranma tuzağına düşmektedir kişi. Aslında yine bilinçaltının oyunları kişiyi olmak istemediği bir kişi haline sürüklemektedir. Kişinin öz değeri ve öz şefkatindeki bazı doyurulamamış noktalar ve eksiklikler, zehirli düşüncelere neden olabilir. Şunu fark edin; Bu insanlar gerçekten sizi mi, yoksa fedakarlıklarınızı mı seviyorlar?
- Tüm bunların da ötesinde belki de karşınızdaki kişi gerçekten kendi hayatındaki temel psikolojik ihtiyaçları karşılanmadığı için size zarar verecek davranışlar içine giriyor olabilir. Bunu hayatının temel felsefesi haline getirmiş bile olabilir. Siz bir insan olarak o kişiye gerçekten bir yardımda bulunmuş da olabilirsiniz. Ama unutmayın;
“Siz sadece karşınızdakinin anladığı kadarsınızdır.”
Siz yine yardım elinizi uzatın, yine düşeni kaldırın. Bununla birlikte maddi ve manevi karşılık beklemeden yapın. Ve evet, o kişinin sizi sevmesini sağlamak, sizi takdir etmesini sağlamaya çalışmak hatta bu beklentilere girmek de bir karşılık beklemektir. Beklentiler hayal kırıklığı yaratır. Hiçbir beklentiniz olmadan yapın, yaşayın, sevin, söyleyin…
Başkalarını affetmek bazen insanın kendini savunmasından daha kolaydır. Aklımızdan tüm olanlar için kılıflar uydururuz, bahanelerin arkasına saklanırız ve gerçekleri görmezden geliriz.
Çünkü duygularımız bizi yönetmektedir. Fark edin bu duygularınızı, yüzleşin onlarla…
Size bunları yapanlara siz bahane uydurmayın, bırakın kendi sorumluluklarını alsınlar.
Neden hayır diyemiyorum? Sınırlarımı korumuş olsaydım ve karşı çıksaydım neler olurdu? Kendi inandığım doğruları savunabilseydim neler değişirdi?