Neden HAYIR diyemiyoruz? Hayır diyememek nedir?
Bir çoğumuz hayatımızda birçok kez içimizde volkanlar patlarken yutkunup susmuşuzdur. Ya da içimizden “ıyy iğrenç, berbat, hiç beğenmedim “ demek isteyip de “ aa harika, çok yakışmış bayıldım” deyivermişizdir. Sevip değer verdiğimiz dostlarımızın her isteğine “evet” demişizdir. Onlar için türlü fedakarlıklar yapmışızdır. Zor zamanlarında olağanca güç, emek harcayarak onlara destek olmuşuzdur.
O an bize yapılan ya da söylenenler karşısında ortamı terk etmek isteyip, ama susmuşuzdur en ufak bir sitem dahi edemeden. Hatta suçlu olmamamıza rağmen kabahat bizdeymiş gibi özür dilemişizdir. Bize yöneltilen eleştirilere hep evet demişizdir. Ama bir gün gelmiş ve kendimiz desteğe ihtiyaç duymuşuzdur. Bir bakıvermişiz ki yanımızda kimse yok! İçimizde kullanılmışlık hissi büyüyüvermiştir.
Nerde o türlü fedakarlıklarla zor zamanlarında destek olduklarım, üzüntülerini hafiflettiklerim yüzünü güldürdüklerim? Yapayalnızım! Kimse yok bana destek olacak! Dostlarım beni yüz üstü bırakıyor! Oysa ben onlar için neler neler yaptım! Kendimi zora soktum yine de onlara destek oldum. Kendimi kullanılmış hissediyorum!
İşte bu durumu yaratan ne sorusuna cevap arıyorsanız okumaya devam edebilirsiniz.
Davranışlarımızı yöneten mekanizma nedir diye sorsam gelen ilk cevap “duygularımız” derdiniz biliyorum. Peki duygularımızı oluşturan mekanizma nedir? Düşüncelerimizdir. Düşüncelerimizi oluşturan nedir o halde? “Tetikleyiciler=Dış dünyadaki her şey” işte kilit nokta tam da burası. Teorik bilgiyle sıkmayacağım sizi merak etmeyin ama kısaca değinmekte gerçekten fayda var.
Dış dünyada olup biten her şey, her nesne beynimiz tarafından algılandıktan sonra bilinçaltımızdaki inanç yapılarına temas eder. Nasıl ki hard disk bir bilgisayar için depolama birimi ise, bilinç altı da zihnimizin depolama birimidir. Daha 4-5 aylık bir fetüsken annemizin yaşadığı durumlardan etkilenip dolmaya başlar. Doğduğumuz andan itibaren de çevremizi anlamlandırma amacıyla basit mantıksal çıkarımlar yaparak inanç yapılarını oluşturmaya başlar. Örneğin, sevilmiyorum, sevgiyi hak etmiyorum, kimsem yok, yetersizim, değersizim vb.
İşte Bilinç seviyesindeki ego(benlik) bu tetikleyicileri algıladıktan sonra zihinlimizin hard diski olan bilinç altımıza bakar ve uygun olan inanç yapısını aktif hale getirir. Daha sonra bu inanç yapısı bizde bir düşünce oluşturur. Düşüncemiz de bedenimizde duygulanım meydana getirir. Bu duygulanım da davranışlarımızı oluşturarak dış dünya ile iletişimimizi meydana getirir. Eğer negatif bir davranış sergiliyorsam negatif bir inancım aktif hale geçmiştir.
Örnek vermek gerekirse; bir yolda yürüyorsunuz ve karşınızdan elindeki telefona dalmış bir şekilde yürüyen biri geliyor. Size çarpıyor. Tam o anda size “Önüne baksana , kör müsün?” gibi yüksek sesle bir cümle kuruyor. İşte bu cümle ve bu kişinin yüz ifadesi, ses tonu sizdeki negatif inanç yapısını aktif hale getiren bir tetikleyici.
Tam bu an benliğiniz bilinç altına bakıyor ve örneğin ezik biriyim inancını görüyor orada ve bu tetikleyici (Önüne baksana , kör müsün?) aktif hale geliyor. Daha sonra siz de örneğin; “Adama bak, hem kendi çarpıyor hem de bana kızıyor!” şeklinde bir düşünce oluşuyor. Bu düşünceden sonra bedeniniz de örneğin bir öfke hissediyorsunuz ve davranış olarak da yüksek sesle; “Önüne baksana sen çarptın! Sen kimsin de bana bağırıyorsun?” şeklinde bir davranış sergiliyorsunuz.
İşte kullanılmışlık hissine sebep olan hayır diyememek de benzer süreçlerden geçer. Ve hayır yerine verdiğiniz bir cevap ya da aldığınız bir aksiyon sizin, negatif inançlarınızdan hareketle dışa yansıyan davranışınızın ta kendisidir.
Aslında hayır diyememek ile hayatınıza olumlu bir şey çekiyorsunuz! Biliyor musunuz?
Siz hiç “Hayatınızdaki en sevdiğiniz özelliğiniz nedir?” sorusuna “Dışlanmışlığım. Ayy dışlanmaya bayılıyorum. Millet deli gibi eğlenirken onların arasında sanki yokmuşum gibi hissetmek, kıyıda köşede yapmacık gülüşlerle onlara dahil olmaya çalışmak, eğleniyormuş gibi yapıp da bir an kendime gelip içsel çöküntü hissetmek en ama en sevdiğim duygular.” diyen birini gördünüz mü? Eğer şaka yapmıyorsa bu sorunun muhatabı, mümkün değil…
Bilinçaltımızda yer etmiş bazı negatif inanç yapılarından kurtulmak için bazı davranışlar geliştiririz. Ben bunu DIŞSAL ELDE EDİM olarak adlandırıyorum.
Nedir dışsal elde edim?
Varlığım sebebiyle içsel mekanizmamdan oluşması gereken sevildiğimi hissetmek, önemli olduğumu hissetmek, yalnız olmadığımı hissetmek, dışlanmadığımı hissetmek vb güzel duyguların, geçmişte defalarca deneyimlediğim negatif yaşantılar sebebiyle zedelenmesi ve bu duyguların bende yarattığı eksikliği gidermek amacıyla dışsal kaynaklara başvurmak diğer bir deyişle bu duyguları dışarıdan temin etmek olarak tanımlayabilirim.
Yani, kendimizi yalnız hissetmeye, önemsiz hissetmeye, sevilmiyormuş gibi hissetmeye, dışlanmış hissetmeye vb. bayılmayız. Aksine önemli hissetmek, değerli hissetmek, koşulsuz sevildiğimizi hissetmek vb. isteriz.
Bu hislerin hayatınızda yarattığı eksiklikten kurtulmak için hayır diyemiyor olabilirsiniz?
Şimdi yazımızın ilk paragrafındaki yaşamsal örnekleri hatırlayarak size bir soru sormak istiyorum.
Siz hangi sebeple çevrenizdeki insanların beklentilerine göre davranışlarınızı şekillendirdiniz?
Gözlerinizi kapatıp bu soruya cevap bulmanızı isterim.
- Eğer hayatınızda karşınızdaki kişinin beklentilerine göre davranış sergiliyorsanız bunun temelinde genel bir ifade ile söylemek gerekirse kaybetme korkusu vardır. Kimi zaman bir kişiyi, kimi zaman bu kişinin hayatınıza olan katkısını, kimi zaman sevgiyi, değeri.
- Kime hayır diyemiyorsanız o kişinin hayatınıza ne kattığına bakın, düşünün. Hayır derseniz ya da onun beklentilerinin aksine davranırsanız neyi kaybedersiniz?
- O kişinin hayatınızdaki varlığı size güven mi veriyor?
- Ona hayır derseniz ya da o an beklediği dönütü, davranışı sergilemezseniz size küser, hayatınızdan çıkar ve kendinizi terk edilmiş, yapayalnız mı hissedersiniz?
- Ona hayır derseniz sizi bir daha eskisi gibi sevmez mi?
- Ona hayır derseniz onun hayatındaki öneminizi mi kaybedersiniz, ya da öneminiz zayıflar mı?
- Kendinizi dışlanmış mı hissedersiniz?
Bu sorulara vereceğiniz cevap hayır diyememenizin temelinde yatan sorunu size göstermiş olacaktır. Hangi içsel mekanizmanızın eksikliğini gidermek amacıyla hayır diyememek gibi bir davranış modeli geliştirdiniz?
Siz bir defa hayır diyemeyerek hayatınıza olumlu bir durum ya da duygu çekiyorsanız benliğiniz bunu bilinç altınıza kaydeder. Bir defa kaydolduktan sonra emin olun sonraki tetiklenmelerinizde iki defa kaydolmuş gibi daha güçlü hale gelecektir. Üçüncü, dördüncü derken defalarca kez tekrardan sonra hayır diyememek daha güçlü bir mekanizma olacaktır ve daha güçlü olarak size kendisini hissettirecektir. Tabi ki hayır diyememenin hayatınıza getirdiği kullanılmışlık hissi de cabası.
Nasıl kurtulacaksınız peki bu hayır diyememekten, kullanılmışlık hissinden?
Sorunun farkına varmak çözümün ilk basamağıdır. Ve sen yazımı buraya kadar okuduğun için çözümün ilk basamağına adımını attın. Tebrik ederim.
Yukarıda sorduğum sorulara gözlerinizi kapatıp içtenlikle cevap verdiğinizde belki de şimdiye kadar hiç farkında olmadığınız, hayatınızdaki bazı temel sorunları fark edeceksiniz. Bu farkındalık da sizi o sorunun nasıl oluştuğunu anlamaya yönlendirecek. Gerçek çözüm bu kaynak sorunun bilinç altı terapi ile çözümlenmesinden geçer. Kısa yolu budur. Ancak kendinize hayır diyememenin ya da kullanılmış hissettiğiniz anların imgelemesi esnasında;
“Neyi farklı yaparsam sonuç benim için daha olumlu olur? Neyi farklı yaparsam kendimi bu gibi durumlarda kullanılmış hissetmem? Neyi farklı yaparsam hayır demek / dur demek daha kolay olurdu?” şeklinde sorular sormanızı öneririm.
Bu soruya vereceğiniz cevabı sonraki benzer hayır diyememe durumlarında davranış olarak uygulayıp yeni bir yapılanma yaratabilirsiniz bilinç altında. Ve siz bu yeni davranışınızı her tekrarda, onu daha güçlü kılacaksınız. O davranış güçlendikçe siz de güçleneceksiniz. İçinizde eksik olan o duygunun kaynağını başkalarının tepkilerinde değil, kendi içinizde hissetmeye başlayacaksınız.